“Mimari, sanatın anasıdır. Kendimize ait bir mimari olmadan, kendi medeniyetimize ait bir ruha sahip olamayız.”
Yazar: Berrin Şermet Doğan
20. yüzyıl mimarisinin öncü ve en önemli karakteri olarak kabul edilen, aynı zamanda yazar ve eğitimci olan Frank Lloyd Wright’ın mimari nedir sorusuna verdiği yanıt. Wright, en ikonik ve bilinen tasarımı olan Guggenheim Müzesi’nin inşası tamamlandığında hayatta değildi. Sanatsal açıdan ele aldığımızda mimarlık, dünya manzarasında kendimizi ifade ediş ve konumlandırma biçimimizi anlatan bir sanat biçimi olarak tanımlanır. Teknik ve becerilerden ibaret değildir, estetik yapılar tasarlama ve yaratma amacı güder, öyle ki sırf bu yüzden yüksek sanatlardan biri olarak değerlendirilir. Şöyle bir hatırlayalım: Dünyadaki mimari şaheserler arasında üst sıralarda yer alan St. Peter Bazilikası’nın (Vatikan) mimarı Michelangelo ünlü bir resim ve heykel sanatçısıydı. Michelangelo’nın çağdaşı Mimar Sinan hat sanatı, oyma ve süsleme sanatları ve çini ile ilgileniyordu. Villa Savoye’nin İsveçli-Fransız Mimarı Le Corbusier aynı zamanda modernist bir ressamdı. Her yıl binlerce Katolik tarafından ziyaret edilen ve dünyanın en büyük meydanları arasında yer alan Vatikan’ın ünlü Aziz Petrus Meydanı, Giovanni Lorenzo Bernini’nin eseri. Roma’nın neredeyse yüzde yetmişi Bernini’nin resim ve heykelleri ile süslü desek abartıya kaçmış olmayız.
Bununla birlikte, tüm yapıların mimari sanat ile tasarlandığını söyleyemeyiz. İlk kez gördüğünüz bir yapı, barındırdığı estetik unsurlar ile hafızanıza kazındıysa ve bu sanatsal estetik, tasarımın saf işlevselliğini görece silik bir hatıraya dönüştürdüyse yüksek sanat tezahür etmiştir. Peki neden bugün çağdaş mimarinin bir sanat dalı olup olmadığından şüphe ediyor ve kendimizi bir cevap arayışı çabası içerisinde buluyoruz? Çağdaş sanat (contemporary art) bizim için yeteri kadar estetik değil mi, estetik beklentilerimizi karşılamıyor mu? Sanatsal estetik anlayışımız zamanın mimarisini anlamıyor mu? Soruların sonu yok gibi görünüyor.
Bu noktada biraz çağdaş sanat molası. Çağdaş sanatın en büyük derdi estetiktir diyemeyiz. Çağdaş sanat, estetikten daha fazlası değil ama kesinlikle estetiğin ötesinde. Evet, bugün sanat hala zamanının fikirlerini ve endişelerini yansıtmaya devam ediyor ancak bu fikir ve endişelerin derinliği ve çeşitliliği sınırları zorlar nitelikte.
Çağdaş sanat ürünlerinde malzeme, yöntem, kavram ve konuların dinamik bir bileşimi ve sayısız kombinasyonları söz konusu. Hal böyle olunca bu sanat formu, geleneksel sanata meydan okur hale geliyor, kolay tanımlanamıyor, toplumun sanat ezberini bozuyor, hakkındaki sanat mı değil mi tartışmaları kendisinin önüne geçiyor.
Çağdaş sanatın sadece varoluşuyla bile eleştirinin odağı haline gelmesi, sanatçıların tek tip sanat ilkelerini veya ideolojilerini terk ederek çeşitli ve eklektik temalar üzerinde çalışmayı tercih etmelerinin bir sonucu yani.
O halde çağdaş sanatın yarattığı tüm bu kafa karşılılıklarından ve yerleşik estetik beklentileri karşılayamayarak neden olduğu hayal kırıklığından sanat hatta yüksek sanat dalı olan mimarinin de payını aldığını söyleyebilir miyiz?
Kulağa mantıklı geliyor mu?
Bunu zaten öngörmemiz gerekmiyor muydu?
Aslında burada yazının başlığı olan “Mimari Hala Sanat mı?” sorusunun cevabını aradığımızı söylemek çok doğru olmaz. Mesele bir önerme için zemin hazırlamak, işin aslı bu: Mimari hala sanat mı sorusu çağdaş sanat eleştirisinin semptomlarından sadece bir tanesidir.
Kommentare